20 Aralık 2005 Salı

P2P yazılım ve telif haklarının hukuki geleceği

P2P yazılım ve telif haklarının hukuki geleceği

 

ABD Yüksek Mahkemesi P2P yazılımları üretip dağıtan şirketlerin  telif hakkı ihlalinden sorumlu olduğuna hükmetti[1].


I-              Giriş

 

İnternet üzerinde telif konusu eserlerin dağıtımı ve kopyalanmasıyla ilgili olarak Napster’dan[2] sonra en önemli ikinci dava olan MGM v. Grokster davasında, ABD Yüksek Mahkemesi 27 Haziran 2005 tarihli kararıyla, P2P (peer-to-peer) adıyla bilinen edilen dosya paylaşım yazılımlarının üreticisi ve satıcısı durumundaki iki davalı şirketi, telif hakkı ihlali oluşturan fiili teşvik ettikleri gerekçesiyle, ikinci dereceden sorumlu buldu.

 

P2P yazılım, programlama tekniğini bir yana bırakıp en basit şekilde anlatmak gerekirse, temelinde e-posta ve dosya arama fonksiyonlarının bileşimine dayalı bir bilgisayar programı gibi düşünülebilir. Herhangi bir P2P yazılımı, bilgisayarına yükleyen ve internet bağlantısı bulunan bir kullanıcı, bu yazılım sayesinde aynı yazılımı kullanan diğer bilgisayarlardan, on-line kaldıkları süre boyunca her tür dosya alış verişi yapabilmekte; kullanıcılar paylaşıma açılan dosyaları kopyalayabilmektedir.

 

Bu durum karşısında, ABD film ve müzik endüstrisi, çeşitli ağlarda (network) tespit ettikleri kimi kullanıcıların mahkeme kararıyla  kimliklerini öğrenerek bu kullanıcılara karşı dava açmaktadır. Bu yazıya konu davada ise, film endüstrisi temsilcileri, dosyaları kullanıma açan veya kopyalayan kullanıcıları[3] değil ve fakat dosya paylaşımını sağlayan P2P yazılımı üreten ve dağıtan şirketleri dava etmişlerdir.

 

İlk bakışta anlaşabileceği gibi Davalı Şirketler, internet üzerinde kullanıcıların her türlü dosyayı paylaşabilecekleri genel amaçlı bir program üreterek ücretsiz şekilde dağıtmaktadırlar.

 

Dava bu haliyle ünlü Sony v. Universal[4] davasıyla benzerlik arzetmektedir. Bilindiği gibi ünlü davada, video kaydedici cihazın üreticisi olarak Sony, cihazın telif hakkı ihlaline hizmet ettiği gerekçesiyle dava edilmiş; ve yine ABD Yüksek Mahkemesi, cihaz her ne kadar telif hakkı ihaline imkan verse de bu durumun, tek başına davalının sorumlu sayılmasına yetmeyeceğine hükmetmiştir. 1984 tarihli bu karar, 20 yıl sonra MGM v. Grokster davasında P2P yazılımı üreten Davalı Şirketlerin en önemli savunma dayanağı olmuştur. Ancak ABD Yüksek Mahkemesi, aşağıda açıklanan farklı gerçeklere vurgu yaparak Davalı Şirketleri sorumlu bulmuştur.

 

 

II-            İnternet üzerinde telif hakkı ihlali

 

 

Yukarıda da belirtildiği üzere Napster’a karşı açılan dava,  internet üzerinde dosya paylaşımı yoluyla telif hakkı ihlalini konu alan öncü bir dava  konumundadır. Napster internet üzerinden mp3 formatında müzik indirilmesine yönelik bir site olarak ticari faaliyetine başlamış ve bu girişim, kısa sürede milyonlarca telif konusu müzik eserinin kopyalanması sonucunu doğurmuştur. Bunun üzerine açılan davada Mahkeme, Napster’ı sorumlu bulmuş ve sonuçta Napster içerik sağlayıcılarla anlaşma yoluna giderek paralı bir hizmet haline gelmiştir. 

 

Napster davasında, söz konusu hizmetin sağlanması için gerekli eser indeksleri (listeleri) Napster’ı yaratan şirkete ait merkezi sunucular (server) üzerinde tutulduğu için ilk derece Mahkemesi Napster’ın sorumluluğunu tespit etmekte herhangi bir tereddüt  yaşamamıştır. Çünkü, burada kullanıcılar arası dosya değişimi, Naspter’a ait sunucular tarafından kontrol edilmekte ve Napster,  kendi sunucuları üzerinde tututuğu eser listeleri yoluyla, doğrudan telif hakkına konu eserin kopyalanmasına katkıda bulunmaktaydı.

 

Bu karar neticesinde P2P yazılım değişikliğe uğramış; merkezi bir sunucu tarafından kontrol edilmeyen P2P sistemleri ortaya çıkmış ve süregelen mücadele, bu yazıya konu teşkil eden kararla yeni bir boyut kazanmıştır.

 

III MGM v. Grokster davası

 

Yazının konusu söz konusu davada Mahkeme’den, gerek hukuka uygun gerekse hukuk dışı kullanım imkanları bulunan bir ürünün dağıtıcısının, üçüncü kişilerce bu ürün kulanılarak işlenen telif hakkı ihlallerinden sorumlu tutulup tutulamayacağı konusunda karar vermesi istenmiştir.

 

a) Davalılar ve  ticari faaliyetleri

 

Yukarıda da anlatıldığı gibi Davalı Şirketler, kullanıcıların herhangi bir sunucuya gerek olmaksızın birbirlerinin bilgisayarlarından dosya indirmelerine yarayan bir yazılımı ücretsiz olarak internet üzerinde dağıtmaktadırlar. Davalıların ticari beklentisi kullanıcılardan alınan ücrete değil ve fakat kullanıcı sayısındaki artışla beraber, program üzerinden reklam geliri elde edilmesine dayanmaktadır. Kullanıcı, P2P yazılımı internetten indirip bilgisayarına kurduğunda, programı kullanan diğer online kişilerle dijital fromatta dosya (müzik, elektronik kitap, yazı, film, yazılım vb) alış verişinde bulunmaktadır. Paylaşılan dosyalar herhangi bir sebeple telif hakkı korumasından muaf olabileceği gibi, telif hakkına konu eserler olmaları da oldukça muhtemeldir. Yazılımı dağıtan şirketlerin, ne tür dosyaların paylaşıldığını kontrol veya takip etmesi söz konusu değildir. Davalılar, programı kullanıcılara bedelsiz vermekte, ancak buna karşılık kullanıcılar internete bağlandıkça, Davalıların P2P programın arayüzüne yüklediği reklam spotlarına maruz kalmaktadırlar. Davalıların söz konusu faaliyetteki ticari menfaati, P2P yazılımın kazandığı popülerlikten yararlanarak, yazılım arayüzünü bir reklam mecrası olarak kullanılmasıdır.

 

P2P yazılımların ortaya çıkıp yaygınlaşmaları, yazılım mühendisliğindeki yeniliklere değil, internet bağlantı hızındaki artışa bağlı olarak gerçekleşmiştir. P2P yazılım, teorik olarak uzun zamandır var olsa da, yaygın kullanımı ancak internet bağlantı hızındaki artış sonucu mümkün olmuştur.

 

P2P yazılımın bu kadar yaygın şekilde kullanılmasının temel sebebi ise, telif hakkına konu olan film, müzik gibi eserlerin kolay ve bedelsiz şekilde kopyalanabilmesidir. Dolayısıyla Davalılar her ne kadar doğrudan doğruya kopayalama işlemine katılmasa da  ticari menfaatleri, tamamen kullanıcıların telif konusu film, müzik vb. dijital formattaki eserleri izinsiz kopyalaması temeline oturtulmuştur. Herhangi bir P2P yazılım çerçevesinde oluşan sanal ağ (network), kullanıcıların paylaşıma sunduğu eser sayısı arttıkça çekicilik kazanmakta ve nihayetinde yazılımı yazan ve dağıtanların reklam almasını sağlayabilecek yaygınlığa ulaşmaktadır.

 

b) Tarafların görüşleri

 

Davacı Metro Goldywn Mayer Stüdyoları özel bir istatistik uzmanı tutarak değişime konu dosyaların %90’ının telifli eserler olduğunu ortaya koymuştur. Telif hakkına konu olan bu eserlerin internetten dağıtımının hukuki ihlal oluşturduğu ise tartışmasızdır. Bu sebeple Davacıya göre Davalılar, kullanıcıların bu eylemine katkıda bulunmak ve kolaylaştırmak suretiyle Davacının telif haklarını ihlal etmektedirler.

 

Buna karşılık Davalılar, dağıttıkları P2P yazılımın ihlal teşkil etmeyen hatırı sayılır bir kullanım alanı bulunduğunu ve buna ek olarak telif hakkı konusu  eserlerin kopyalanmasının, kimi zaman hukuken ihlal oluşturmadığını öne sürmüşlerdir.[5]  Ayrıca baştan beri anlatılan, P2P yazılımın sadece kullanıcıları buluşturduğu ve fakat kopyalama işlemine hiçbir şekilde aracı olmadığı, yani doğrudan kullanıcı bilgisayarlarının iletişim içinde olduğu gerçeğini, ısrarla vurgulamışlardır.

 

P2P yazılımın hukuka uygun kullanım alanları da bulunduğu; bunun her şeyden önce, düşünce ve ifade özgürlüğünün bir açılımı olduğu görüşü de Davalılarca ortaya konmuştur. Davalıların görüşüne göre pek çok tanınmamış müzisyen P2P yazılımlar yoluyla daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmışlardır.

 

 

 

c) Mahkemenin görüşü

 

1)    Sony Corp. v. Universal City Studios davası

 

Davacının talebi, telif hakkı ihlalinde ikincil sorumluluk iddiasına dayandığı için Mahkeme, yukarıda adı geçen Sony Corp. v. Universal City Studios davasındaki kararını öncelikle dikkate almıştır. Bu ünlü davada Sony Şirketi, video kaydedici cihaz sebebiyle, ilgili telif yasası ve haksız fiil kuralları çerçevesinde, telif hakkı ihlalinde ikincil bir sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle dava edilmişti. İddiaya göre Sony, ihlal oluşturan televizyon programlarının ve filmlerin kopyalanması eylemine katkıda bulunmakla suçlanıyordu. Çünkü ihlali gerçekleştirmelerini sağlayan cihazı Sony üretip satmaktaydı. Sony Şirketi, kullanıcıların cihazı öncelikle, kaçırdıkları bir televizyon programını daha uygun bir zamanda izlemek için kullandıklarını ortaya koymuştur ki, Yüksek Mahkeme bunu hukuka uygun bir amaç saymıştır. Bundan başka Mahkemenin saptamasına göre, Sony Şirketi’nin hukuka aykırı kopyalamayı teşvik etmesi veya bundan ekonomik bir beklentisi söz konusu değildir.

 

Sony davasında Yüksek Mahkeme, Davalının, telif hakkı ihlalini teşvik eden bir hareketi bulunmadığını tespit ettikten sonra, kimi tüketicilerin bu cihazı alırken ihlal sayılan fiilleri işlemek üzere kullanacağını biliyor olmasının, Davalı için ikincil bir sorumluluk doğurup doğurmayacağı sorusu üzerinde durmuştur.

 

Mahkeme, video kaydedici cihazın ihlal teşkil etmeyen hatırı sayılır başkaca ticari kullanım biçimleri olduğundan ve gerçekten hangi hallerde ihlal bulunduğunu bilip önlem alması mümkün olmadığı gerekçesiyle Davalı Sony Şirketi’nin, sorumlu tutulamayacağına karar vermiştir.

 

2)    Her iki davanın ele alınışı

 

MGM davasında Yüksek Mahkeme, Sony Davasının  anahtarı olan “ihlal teşkil etmeyen hatırı sayılır başkaca ticari kullanım biçimleri” ifadesinden ne anlaşılması gerektiği üzerinde durmuştur. Çünkü Sony davasında aynı Yüksek Mahkeme, video kaydedici cihaz sebebiyle Sony Şirketinin sorumlu olmadığına karar verirken bu gerekçeye dayanmıştır.

 

Ancak MGM Davasında, kullanıcıların büyük çoğunluğunun telif hakkı ihlalinde bulunması ve programın birincil kullanım amacının da bu olduğu yönündeki diğer bulgular karşısında, ihlal teşkil etmeyen hatırı sayılır başkaca ticari kullanım biçimleri bulunduğu iddiasının, geçerli olamayacağına karar verilmiştir.

 

MGM Davasında Yüksek Mahkeme’ye göre: “Sony davasında, cihazın kullanım biçiminin tek başına üretici bakımından ikincil/müterafık bir sorumluluk tespitine yeterli olmadığı ortaya konmuştur. Ancak bu, davalının fiilinin, izinsiz kopyalama yapabilen bir yazılım üretip dağıtmanın ötesine geçip, kopyalamayı teşvik ettiği durumlarda, Common Law’daki haksız fiil kurallarının uygulanmasını engellemez.”

 

Hukukun genel prensipleri gereğince, hukuka aykırı bir fiili teşvik eden veya faili buna teşvik ve ikna eden kişi de zarardan sorumludur.  Yüksek Mahkeme, fikri mülkiyet haklarının ihlalinde ikincil sorumlulukla ilgili pek çok davaya atıf yaparak[6], bir cihazın dağıtımında ve tanıtımında, fikri hak ihlaline yönelik kullanımının teşvik edilmesi halinde, teşvik edenin, yol açtığı sonuçtan sorumlu olacağı gerçeğini yinelemiştir.

 

Davacıya göre, Davalıların kendi P2P yazılımlarını, Napster benzeri bir hizmet gibi tanıtması, telif hakkı ihlalini teşvik ettiklerini gösterir önemli bir kanıttır. Davalılar, reklamlarında, yazılımlarını kullananların Napster’ın sunduğu hizmetleri alacaklarını duyurmaktadır. Dolayısıyla Davalılar, hukuka aykırı olduğu mahkeme önünde kanıtlanmış bir hizmete gönderme yaparak, telif hakkı ihlalini teşvik etmektedirler.

 

Mahkeme bu görüşleri yerinde bulmuş ve Davalıların dağıtımcı veya üretici sıfatlarının ötesinde, telif hakkı ihlalini teşvik ve iknaya yönelik faaliyetleri bulunduğuna hükmetmiştir. Burada Yüksek Mahkeme üç noktaya dikkat çekmektedir. Birinci olarak Davalılar, hukuka aykırı kopyalama konusunda mevcut bir talebi karşılamayı amaçlamaktadırlar. Davalılardan Streamcast, hizmetin tanıtımında, Napster’a göndermede bulunmuş ve Napster kullanıcılarına yönelik reklam yapmıştır. Diğer Davalı da Napster’a gönderme yaparak “Grokster” şeklinde bir isim seçmiş olup, her iki Davalı da izinsiz kopyalama konusunda kullanıcılardan gelen yardım çağrılarına cevap vermiş; onlara yol göstermişlerdir. İkinci olarak, her iki Davalı da izinsiz kopyalamayı engelleyici veya azaltıcı filtre benzeri yardımcı yazılımlara yer vermemişlerdir. Son olarak, Davalıların hukuka aykırı amaçlarını ortaya koyan bir başka bulgu da, her iki Davalının reklam satarak gelir elde ediyor olmalarıdır. Ticari menfaatleri, programın mümkün olduğunca sık ve yaygın kullanılmasına bağlıdır ki, bu durum daha fazla hukuka aykırı kopyalama anlamına gelmektedir. Bu bulgular ışığında MGM davasında  Mahkeme,  Davalıların amaçlarının hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır. .

 

Sonuçta Mahkeme iki davayı açıkça birbirinden ayırmıştır. Sony davası sadece, telif hakkını ihlal amacıyla da kullanılabilecek bir cihazı, ihlal olasılığını bilerek dağıtmanın, telif hakkı ihlali oluşturup oluşturmadığı sorusuna dayanmaktadır.  Yüksek Mahkeme, Davacı MGM’in bundan farklı ve bunun ötesinde bir durumu ispat eden delilleri ortaya koyduğu fikrindedir. Mahkemeye göre, Davalıların ifade ve beyanları, telif hakkı ihlaline yol açmaya yönelik olup, Davalılar bundan gelir beklemektedir. Mahkeme, bir kimsenin, üçüncü bir şahsı telif hakkı ihlaline teşvik etmekten sorumlu tutulabilmesi için  hukuki bir karine bulunmadığını kabul etse de, Davalıların, böyle bir  karine gerekmeksizin, teşvik amaçlarını ortaya koyan ifadelerini ve tanıtımlarını, sorumluluk  için yeterli bulmuştur. 

 

 

IV - P2P Yazılımlar ve teknolojik gelişmeler ışığında telif hukuku

 

Napster davası, devamında bu yazıya konu MGM davası ve ABD’li film ve müzik yapımcılarının telifli eserleri değiş tokuş eden kullanıcılara karşı açtıkları daha pek çok dava[7], ABD kökenli medya ve eğlence endüstrisinin eserlerin internet ortamında kopyalanmalarına karşı yürttüğü hukuki mücadelenin değişik safhalarını oluşturuyor.

 

Açılan davalardan ilkinde, telifli eserlerin internet üzerinde kopyalanması ve dağıtılmasına, kendi sunucuları üzerinde eser listeleri tutarak katkıda bulunan Napster hedef alınmıştır. Bu başarı sonrasında merkezi bir sunucya ihtiyaç duymayan P2P yazılımların yaygınlaşmasıyla artık hedef alınacak kişi kullanıcılar olmuştur. Son olarak MGM davasında ise, kendisi kopyalama işlemine katılmayan sadece bu amaca da hizmet eden bir yazılımı üretip dağıtan ve bu yolla gelir elde etmeye çalışan Şirketler hedef alınmıştır. 

 

 P2P yazılım  hukuka aykırı mı?

 

Yüksek Mahkeme Davalıların hukuka aykırı kullanımı teşvik ettiğini ve ticari stratejisini buna dayandırdığını belirtmiştir. Buna ek olarak hukuka aykırı kullanımın, yani telifli eserlerin kopyalanmasının, toplam dosya trafiğinin %90’ı gibi büyük bir kısmını oluşturduğu konusunda da taraflar mutabıktır.  

 

Buna göre MGM davasında Mahkeme, P2P yazılımın kendisinin hukuka aykırı olduğunu söylememiştir. Geri planda Mahkeme’yi ve belki herkesi rahatsız eden, Davalıların hukuka aykırı bir eylemi ticari menfaat maksadıyla teşvik etmeleridir.

 

P2P yazılım, bilgisayar kullanıcılarının çeşitli formatlarda bilgi aktardıkları bir platformdur. Bu açıdan bakıldığında P2P yazılım, bağlantı halindeki kişilerin sadece yazılı mesaj göndermekle kalmayıp ses, video, fotoğraf vb elektronik dosya türlerini de paylaşabildikleri bir chat-room gibi düşünülebilir. Örneğin, chat-room içinde sohbet yapan birisi Orhan Veli’den birkaç  mısra yazacak olsa, herhalde yayın hakkı sahiplerine karşı hukuka aykırı bir eylemde bulunduğu iddia edilemez. Ancak başka bir açıdan bakılacak olsa,  tıpkı müzik dosyası indirirken  olduğu gibi şiiri bilgisayar ekranına yazan kişi de, hukuka aykırı dijital bir kopyayı önce üretip, sonra da göndermek suretiyle çoğaltmaktadır. Kuşkusuz bu, şiir söz konusu olduğunda kolaylıkla geçiştirilip, kişisel kullanım içinde değerlendirilebilecek bir ihlal durumu olmaktadır. Çünkü dijital şekilde kopyalanmış tek bir şiirin fazla ticari değeri yoktur ve pek çok kişi ekrandan şiir okumaktan hoşlanmaz, kitabı eline almak ister. Dolayısıyla farazi örnekte ortaya konan kopyalama, şiirin yayımcısının veya şairin ticari menfaatlerini, hukuken takibe değecek ölçüde etkilememektedir. Ancak film, müzik gibi içerikler söz konusu olduğunda, bir şarkıyı mp3 veya orjinal formatta dinlemek pek çok potensiyel tüketici için fark yaratmadığından, aynı chatroom üzerinde müzik veya film paylaşılması hak sahiplerinin gelirlerini doğrudan azaltmaktadır.

 

Bu yönüyle  P2P yazılım etrafında dönen hukuki tartışma, ekonomik menfaatlerle, temel insan haklarından biri olan ifade özgürlüğü arasındaki ikileme de işaret etmektedir. Film, müzik ve benzeri eserleri. kopyalamaya yarayan P2P yazılım aynı zamanda çok etkin bir toplumsal muhalefet ve sivil örgütlenme aracı olarak da düşünülebilir. Amatör müzisyenlerin kendi yaptıkları müziği biribirlerine dinletmelerine yarayabilir; kişiler birbirlerinin yazdıklarını okuyup saklayabilir veya karşı görüşlerini yazıp kullanıma açabilir. Görüldüğü gibi hukuka aykırı kullanımı oransal olarak ne kadar fazla olsa da, P2P yazılım veya benzer iletişim araçlarının koruduğu ve hizmet ettiği diğer menfaatler, modern hukuk sistemlerince göz ardı edilemez. P2P yazılımla internete bağlanan her bilgisayar bir medya, bir yayın organı haline geldiği açık bir gerçektir.

 

Bu nedenle P2P yazılımı üreten ve dağıtan bir programcı, onun hukuka aykırı kullanımını teşvik etmediği ve böyle bir eylemden maddi menfaat elde etme amacı gütmediği sürece sorumlu tutulmamalıdır. En azından, Amerikan Yüksek Mahkeme’sinin bu yazıya konu kararından, P2P yazılımın kendisinin hukuka aykırı olduğu sonucu çıkarılması mümkün değilidir.

 

 

 

 

Kökleşmiş telif hukuku açısından bakıldığında ise, herkese açık bir sanal ağda kopyalanmak üzere binlerce telif konusu eseri paylaşıma sunan kişinin,  eser sahibinin haklarını ihlal ettiği yaygın görüştür. Buna karşın, hattın diğer ucunda dosyaları kendi bilgisayarı indiren kişinin durumu ise, kuşkusuz biraz daha esnek hukuki yorumlara imkan verebilir. Eğer indiren kişi bunu sabit diskine kopyalamıyor; sadece bilgisayarının geçici belleğine kopyaladığı film veya müziği bir seferlik izleme, dinlemeyle yetiniyorsa, bu kişinin, radyo dinlemekten farklı ne yaptığını söylemek çok kolay değildir.

 

Az önceki chat-room örneğine dönecek olursak: Bu sefer şiir yazmak yerine, yeni aldığınız CD’yi dinletmek istediniz. Herkes kabul eder ki, aldığınız bir CD’yi umuma açık yayın teşkil etmeyecek şekilde çeverenize dinletebilir; veya müzik arşivi olan diğer arkadaşlarınızla bir yerde buluşup dinletiler düzenleyebilirsiniz. Ancak aynı şeyi internet üzerinde yapmanızı engelleyen nedir diye sorulacak olsa, buna sağlıklı bir cevap vermek zorlaşacaktır.

 

Yukarıda örneklenen  farazi durumların P2P platformlarındaki gerçekle bağdaşmadığı  ve örneklerin biraz aşırı durumları anlattığı elbette söylenebilir.  Ancak burada asıl belirtilmek istenen, telif konusu eserlerin dijital ortamda her türlü sunum ve paylaşımının baştan hukuka aykırı sayılamayacağıdır. Bilişim teknolojilerinin ve internetin ortaya çıkmadığı bir zamanda yazılmış olan bugünkü telif hukuku rejimini, dijital platformda aynen geçerli kılmak üzere yapılan hukuki düzenlemeler, daha üstün menfaatlerle çelişmekte ve geçen zamanla bu çelişkiler daha da keskinleşmektedir.

 

V) Sonuç

 

Yakın gelecekte kablosuz internet bağlantısındaki gelişme yukarıda sayılan aşırı örnekleri olağan hale gelecektir. İnternet bağlantısı belirli bir düzeye ulaştığında film, müzik gibi eserlerin yaygın şekilde ve gerçek zamanlı olarak, kopyalama gerekmeksizin, dinlenip, izlenmesi mümkün olacaktır. Aynı şekilde yazılımların exe. dosyaları önceden sabit belleğe kurulmayacak, kablosuz ve yüksek   bağlantı sayesinde gerektiğinde internet üzerinden alınarak yazılım çalıştırılacak ve kullanıcının işi bittiğinde bir dahaki sefer tekrar yüklenmek üzere silinecektir. Bu durum bildiğimiz anlamda bir kopyalamayı ortadan kaldıracak; bilgisayar dijital dosyanın dinlenen, izlenen veya kullanılan kısmını silerken yeni verileri işleyecek ve en sonunda kullanım sona erdiğinde bilgisayarın sabit belleğinde kullanılan esere ilişkin herhangi bir veri kalmayacak; yani kopyalanmamış olacaktır.

 

Görüldüğü gibi internet üzerinde dijital formatta eserlerin paylaşılması veya kopyalanması karşısında müzik ve film endüstrisinin bugün yürüttüğü çaba geçici bir duruma karşılık gelmektedir. Çünkü yakın gelecekteki kablosuz bağlantı hızının yaratacağı eş zamanlı veri aktarımı, şimdiye kadar önü alınamayan bu durumu, film ve müzik endütrisi açısından klasik telif hukuku çerçevesinde hepten çözülemez hale getirecektir. İnternet kullanıcıları elindeki dijital kopya sayısı her geçen gün artmaktadır. Bunun yanında, internet bağlantı hızındaki artış sonucunda artık herhangi bir eser çok kolaylıkla bulunmakta ve dakikalar veya saatler içinde sabit diske kopyalanabilmektedir. Bu kopyalama süresi saniyelerle[8] ölçülür hale geldiğinde ise artık istenen bilgiyi sabit diske kopyalamak gerekmeyecek ve fakat her gerektiğinde bir seferlik geçici belleğe kopyalanması yoluna gidilecektir.[9] Artık herhangi bir bilgisayarda kayıtlı ve kolaylıkla izlenebilen dosyalar yerine, veri kümesi haline gelen internetin dört bir  tarafına  dağılmış ve her an her yerden ulaşılabilir milyonlarca elektronik kopya söz konusu olacaktır.

 

Kullanıcıları veya kopyalamaya yarayan araçların üreticilerini dava etmek bugün için bile yeterli sonuç vermezken, açıklanan teknolojik ilerleme karşısında bu hukuki mücadelenin  anlamsız bir çabaya dönüşmesi pek yakındır. Bu nedenle, telif haklarının bugünkü sahiplerine, gelecekte de istenen kazancı sağlaması için başvurulacak tek yol, söz konusu dijital kopyanın kaynağına bakmaksızın, bir eserin dinlenme, izlenme, bir başka deyişle, kullanım başına ücretlendirilmesidir.

 

Bunu gerçekleştirecek sistem ise DRM (Digital Rights Management) diye tabir edilen rejimdir. DRM, dijital içeriğin, telif hakkı sahibince belirlenen kurallara göre kullanılmasını sağlayan bir yazılım olarak tanımlanabilir. Microsoft word formatında kopyalamaya izin vermeyen “pdf.” dosyaları buna bir örnektir. DRM dediğimiz sistemler, her türlü içeriğin kullanımını ve kopyalanmasını yasaklayan, sınırlayan veya izne tabi  kılan yazılımlar olarak geleceğin fikri hukuk uygulamasında çok önemli bir araçtır.

 

Global ölçekte yönelmekte olduğumuz bu sistemin en önemli sonucu, telif hakkı sahiplerine, kendilerine ait hakları icra etmek hususunda yargı mekanizmasını dışarda bırakan bir düzen sunması ve telif hakkını tek yönlü olarak genişletmesidir. Normal şartlarda eğitim maksadıyla kısmen kopyalanması hukuka uygun olan bir eser, elektronik formatta sunulduğunda, kopyalamayı baştan imkansız kılan bir programla kilitlenerek kullanıcıların, hukukun kendilerine tanıdığı bir haktan yararlanmaları engellenebilir. Bu açıdan bakıldığında, telif haklarının korunmasını amaçlayan DRM sistemleri, telif hakkına dayanak teşkil eden kuralların öngördüğü kullanıcı lehine istisnaları baştan işlemez hale getirebilmektedir. [10] 



[1] MGM v. Grokster (MGM),

SUPREME COURT OF THE UNITED STATES NO. 04.480, METRO-GOLDWYN-MAYER STUDIOS INC., ET AL., PETITIONERS V. GROKSTER, LTD., ET AL.

http://caselaw.lp.findlaw.com/scripts/getcase.pl?court=US&vol=000&invol=04-480#opinion1, http://www.eff.org/IP/P2P/MGM_v_Grokster/04-480.pdf 

[2]  Napster davasıyla ilgili kararların toplu derlemesi http://www.eff.org/IP/P2P/Napster/ ayrıca Memiş Tekin, Fikri Hukuk Bakımından İnternet Ortamında Müzik Sunumu, Ankara 2002 Seçkin Yayınları

[4] SONY CORP. v. UNIVERSAL CITY STUDIOS, INC., 464 U.S. 417 (1984) http://caselaw.lp.findlaw.com/cgi-bin/getcase.pl?navby=case&court=US&vol=464&invol=417  ayrıca http://www.eff.org/legal/cases/betamax/

 

 

 

[5] Bilindiği üzere fikri mülkiyet haklarını düzenleyen modern hukuk sistemleri, söz konusu huhukuki korumanın ortadan kalktığı veya azaldığı kimi durumlar tespit etmişlerdir. Gerek Anglo-Amerikan gerekse kıta Avrupası hukuk sistemleri eğitim, kamu yararı veya benzer gerekçelerin varlığı halinde fikri hak korumasının sınırlanabileceğini kabul ederler. Bundan başka, telif hakkı korumasının süreyle sınırlı olduğu düşünülürse, herhangi bir eserin süre aşımı sebebiyle de telif korumasından muaf olabileceği düşünülebilir.

[6] ." Kalem Co. v. Harper Brothers, 222 U. S., at 62-63; Henry v. A. B. Dick Co., 224 U. S., at 48-49; Thomson-Houston Electric Co. v. Kelsey Electric R. Specialty Co., 75 F. 1005, 1007-1008 (CA2 1896);

[7] Bu konuda davalarla ilgili bak. http://www.eff.org/IP/P2P/

[8] Bugün için internet, çeşitli kanallar, borular ve hortumlar yoluyla veri kümelerinin bağlandığı bir sisteme benzetilebilir. Ancak artan bağlantı hızı, bu kanal ve boruları ortadan kaldırarak tüm internetin tek bir büyük veri  küresine (information sphere)dönüşmesini sağlayacaktır. Bu teknolojik yönelimi anlatan bir başka yazı için bak. Ray Kurzwweil “ Akıllı Bilgisayarlar ve Gelecekte Müzik” (The Future of Music in the Age of Spiritual Machines) Roll Müzik Dergisi Feb. 2005. Çev. Emre Bayamlıoğlu

[9] Geçici belleğe (cache) kopyalamayla ilgili bak. Yalçın Tosun,  Caching ve Hukuksal Çözüm Önerileri,  İnternet ve Hukuk, Bilgi Üniversitesi Yayınları 2004. Editör: Dr. Yeşim Atamer

[10] Bir yazılım olan DRM sisteminin, başka bir yazılımla etkisiz kılınmasını yasaklayan, gerek 1998  tarihli ABD Dijital  Telif Hakları Yasası (Digital Millenium Copyright Act -DMCA)  ve gerekse 2001/29/EC AB Direktifi (Direcitve on the harmonisation of certain aspects of copyright and related rights in the information society) başka bir yazının konusudur.

 

Hiç yorum yok: