17 Mayıs 2008 Cumartesi

AKILLI BİLGİSAYARLAR VE GELECEKTE MÜZİK

 

AKILLI BİLGİSAYARLAR VE GELECEKTE MÜZİK*

 

Ray Kurzweil**

 

Günümüzde, müziğin altyapısını oluşturan teknoloji radikal bir değişim içindedir. İnternet bağlantı hızı artarken, teknoloji giderek daha küçük boyuta indirgenmekte ve özellikle insan beynine ilişkin  bilgi katlanarak büyümektedir. Üç boyutlu moleküler işlemcilere sahip bilgisayarların  2030 yılından önce insan düzeyinde yapay zekaya sahip olacakları düşünülüyor. Daha da önemlisi, bugün halihazırda başlamış bulunan çalışmalar sonucunda, insan beyninin işleyişine ilişkin sırlar reverse engineering[1] yoluyla, kısmen de olsa açıklığa kavuşacaktır. Yapay zekanın, seviye ve kıvraklık bakımından  insan zekasını yakalamasıyla birlikte, teknolojik ilerleme ve söz konusu zeki bilgisayarların karşılıklı etkileşimi, insan zekasının ötesine geçen makinaları ortaya çıkaracaktır.

 

Bu gelişmeler, giderek müzik de dahil olmak üzere; insana ait pek çok etkinlik ve davranışı derinden etkileyecektir. Müzik elbette, insan duygularının ifade edildiği, müzisyenin içsel yolculuğunu ses yoluyla dinleyiciye aktardığı araç olmaya devam etse de, gerek kavramsal anlamda gerekse yaratılma süreci bakımından ciddi bir dönüşüm içindedir.

 

Yaklaşan devrim ve fikri haklar

 

Sorun her ne kadar müzik endüstrisinde patlak vermiş gibi görünse de fikri haklar konusu, müzik ve ses teknolojilerinin çok ötesinde bir alanı etkiliyor. Toplam dağıtımdaki artışa rağmen, müzik endüstrisinin gelirleri daha şimdiden önemli ölçüde küçülmüştür. Süregelen finansal kriz, şirketleri çok satan sanatçılara yöneltmiş; bunun doğurduğu tutucu ve tedbirli yaklaşımsa deneysel müzikle uğraşanlara desteği azaltmıştır.

 

Fikri hak korumasında başgösteren yetersizlik, müzik aleti üreticilerini de etkilemektedir. Synthesiser, sampler, mixer ve audio processeor gibi aygıtlar artık tamamıyla yazılım şeklinde üretilebilmektedir. Reason[2] adlı yazılımın dünyada mevcut kopyalarının %90’a yakınının yasal yollardan satın alınmadığı dikkate alınırsa, korsan yazılımın müzik aleti üreticileri için ne büyük  tehlike oluşturduğu görülebilir.

 

Bugün hala yazılımın kontrolü için belirli  bir donanım, yani bilgisayar kullanılmaktadır; ancak,  bütünsel görsel/işitsel sanal gerçeklik[3], 2010 yılına kadar teknolojik olarak mümkün hale gelecek ve bu aşamadan sonra,   tamamen yazılım şeklinde tasarlanmış sanal kontrol araçları devreye girecektir.[4] 2020’li yıllarda ise nano-teknoloji[5] temelli üretim yöntemiyle herhangi bir aygıtın neredeyse sıfır maliyetle üretilebilmesi mümkün olacaktır.

 

Yukarıda anlatılanların gerçekleşmesi,  uzak gelecek olmadığı gibi, müzik endüstrisi bakımından temel ürün olan müzik, daha şimdiden saf enformasyon/bilgi şekline dönüşmüş durumdadır. Tüm ekonomik sektörlerde, ürünlerin ve hizmetlerin her geçen gün daha fazla bilgi/enformasyon temelli bir hal aldığını görüyoruz. Nano-teknoloji çağına ulaştığımızda ise çoğu ürün, artık saf bilgi/enformasyon haline gelmiş olacaktır.[6]

 

Fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar bakımından hukuki korumanın sonu anlamına gelen kullanıcılar arası dosya paylaşımı (P2P file-sharing), gelişen gerçek zamanlı internet bağlantısı sayesinde daha büyük bir sorun haline gelecektir. Çünkü mevcut fikri hak rejimi bu durumları öngörmemektedir. Arkadaşınızı arayıp yeni aldığınız CD’yi telefonda ona dinletmeniz bir fikri hak ihlali değildir ve olmamalıdır. İşte bu noktada, telefon görüşmesinin nasıl tanımlanması gerektiği önem kazanabilir; ve telefon konuşmasını, gerçek zamanlı enfermasyon akışı sağlayan bir bağlantı olarak tanımlamak da mümkündür. Dosya değişimi yapılan internet yakın gelecekte, her türlü bilginin gerçek zamanlı aktığı bağlantı düzeyine ulaşacaktır.[7]

 

Gerçek zamanlı bağlantı düzeyinde, bir şarkıyı dinlemek istediğinizde aynı bugün olduğu gibi internet üzerinde o şarkının bulunduğu bilgisayarı bulacak; fakat bu kez download etmeden şarkıyı uzaktaki bilgisayara çaldırıp internet üzerinden gerçek zamanlı olarak dinleyebileceksiniz. Bu durumda bilgisayarın sabit diskine bir kopyalama söz konusu değildir; oysa fikri hak öğretisi kopyalama/çoğaltma kavramı üzerine inşa edilmiştir. Bir şekilde çoğaltma/kopyalama fiili ortadan kaldırılabilirse her hangi bir fikri hak ihlalinden söz edilemeyecektir. Söz konusu gelişmenin, interaktif uygulamalar da dahil olmak üzere tüm yazılımlar için geçerli olacağını düşünebiliriz. Başka bir bilgisayarın, pcAnywhere veya Microsoft Remote Desktop gibi bir uzaktan erişim programı aracılığıyla etkin şekilde kullanılması söz konusudur. Bilgisayarların günden güne daha güçlü makinalar haline gelmesiyle; internet üzerinden uzaktaki bilgisayara istenen müziği çaldırmak için, işlem ve hafıza kapasitesinin çok küçük bir bölümüne ihtiyaç duyulacaktır.

 

 Lisans sözleşmeleri ve genel olarak fikri hak rejimi bu gelişmelere ayak uyduracak şekilde düzenlense bile problemler sona ermeyecektir. Neyi yasaklamamız gerektiği sorusu hala cevapsızdır.[8] Arkadaşlarınıza beğendiğiniz şarkıları dinletmeniz  veya hoşunuza giden yazılımları göstermeniz yine de mümkün olmalıdır. Ancak binlerce üyesi bulunan internet kullanıcı ağlarının da (network) arkadaşlık[9] kavramının ötesine geçtiği bir gerçektir. Bu anlamda hukuk, arkadaşlık kavramını yeniden tanımlamak durumundadır ve çok kaygan bir zeminde yol aldığımız hemen görülebilir.

 

İnsanların bilgilendirilmesi noktasında ise, daha da büyük zorluklar söz konusudur. Tüketiciler, eğer telif hakkı (copyright)[10] kavramından bir şey anlıyorlarsa; o da, korunan eserdeki bilginin kopyalanması, çoğaltılmasıyla ilgili olduğudur. Gerçekte kopyalama olmaksızın  nasıl olup da hukukun çiğnendiğini insanlara açıklamak zor olabilir.

 

Ancak yine de mutlak sonuç almayı sağlayacak kimi yöntemler akla gelebilir. Korunmak istenen yazılımın sadece belirli bir bilgisayarda çalışmasını sağlayacak kilit sistemleri mevcuttur. Bu sistemler yazılımı kullanan bilgisayarın belirlenmesi prensibine dayanır ve günümüz için oldukça iyi işlemektedirler. Ancak gerçek zamanlı yüksek hızda internet bağlantısı bu mekanizmaları da etkisiz hale getirecektir.[11]

 

Hukuki koruma açısından ortaya çıkan kimi zorlukları tespit ederken, fikri hak rejiminden vazgeçmenin mümkün olmadığı unutulmamalıdır. Aksi takdirde, fikri ürünlerin ortaya çıkması için gerekli sermayenin oluşumu baltalanmış olur.

 

Müzik ve benzeri türde içeriğin korunması yönünde farklı düşünceler geliştirilebilir. Ancak kişiler istedikten sonra yasaları dolanmanın bir yolunu bulacaklardır. Bu bakış açısının değişmesi için bireyleri, fikri hak korumasının önemi üzerinde eğitmek makul bir yaklaşım olabilir. Sosyal bir değişim yaratmaksızın getirilen teknik imkanlar başarızılığa mahkumdur.

 

Elbette böyle bir sosyal değişimi beklemenin gerçekçi olup olmadığı sorgulanabilir. Bu noktada  başarılı bir örnek, cep telefonu operatörleridir. Müzik endüstrisinin tersine; cep telefonu şirketleri, 1950’li ve 1960’lı yıllardaki gibi uzak mesafe konuşmaları yüksek şekilde fiyatlandıran tarife modeline bağlı kalmadılar. Zamanında onlarca dolarla ifade edilen uzak mesafe telefon ücretleri, bugün birkaç sente inmiştir. Böyle olmasaydı, tıpkı müzik dosyaları için olduğu gibi,  kişilerin sıklıkla cep telefonu ağına kaçak giriş yaparak uzak mesafe telefonları bedavaya getirmeye çalıştıklarını görebilirdik. Kimilerinin cep telefonu ağını kaçak kullandıkları doğru olmakla birlikte, bunun toplumca normal karşılanır olduğu söylenemez.

 

Müzik endüstrisinin temel hatası, dededen kalma fiyatlandırma modelini değiştirmeyerek, albüm başına onlarca dolar ödenen bir sisteme takılıp kalmasıdır.[12]

 

Internet kullanıcılarına karşı açılmış davalar belli bir oranda  öğretici işleve sahiptir. Ancak kabul edilebilir bir “download” sistemi ortaya konulmaksızın, dava yoluyla bireylere saldırmak uzun vadede akıllıca bir politika olamaz.[13] Bunu farkeden Musicmatch ve Roxio (Napster 2.0) gibi şirketler değişimi yakalamak üzere on-line download hizmeti sunmaya başlamışlardır. Apple şirketi 16 Ekim (2003) itibariyle [14] on-line müzik hizmetlerini windows tabanlı kişisel bilgisayarlara da açmayı planlamaktadır ve Yahoo ve Amazon.com da piyasaya katılması beklenen yeni aktörler arasında sayılabilir.

 

Cep telefonlarında görüldüğü üzere bireyler, talep ettikleri hizmeti makul bir ücret karşılığında alırlarsa, kanunsuz yollara sapmamayı tercih edebilirler. Teknolojik korumanın işe yarayabilmesi için bireylere, rekabetçi ve adil fiyatlandırma çerçevesinde istediklerine ulaşma imkanı sağlanması gerekir.

 

 Ekonominin tümden bilgi temelli bir yapıya doğru yol aldığı bu dönemde söz konusu değişim hala gerçekleştirilememiştir.

 

Müzik Yaratmanın Yeni Yolları

 

Müzikal ifade alanında da yeni olanaklar ve tabii yeni sorunlar kapıda bekliyor. Müzik, ilkel tamtamlardan başlayarak 18.yy’da el yapımı konsol enstrümanları, 19.yy’da mekanik düzenekleri, 20 yy.’ın ikinci yarısında analog elektroniği, 80’li ve 90’lı yıllarda dijital imkanları ve belki de 21.yy.’da yapay zeka olmak üzere  her zaman en yeni, en son teknolojiyi kullanmıştır ve kullanacaktır.

 

Dijital “sampler” ve “synthesizer” yardımıyla insanoğlu ilk kez, salt akustik enstrümanlar kullanmadan, akustik seslerin kompleks yapısına sahip sesler üretti. Örneğin günümüzde piyano sesini sampler aygıtına yükleyip bu sesi çeşitli dijital müdahelerle değiştirip modifiye ederek piyano sesinin akustik zenginliğine sahip, fakat farklı  sesler üretilebiliyor.  Bunun, sadece akustik araçlarla sağlanması ise imkansızdır.

 

Kurzweil 250[15]’yi tasarlarken karşılaşılan özel bir güçlük de, piyanodaki doğuşkan seslerle referans alınan temel frekansın, biribirinin eşit çarpanları olmamasından kaynaklanmıştır. Çoğu enstrümanın armonik yapısında doğuşkan sesler, temel frekansın çarpanlarıdır. Piyanoda doğuşkanlar, temel frekansın tam yarısı veya iki katı olmayıp, ince sapmalar gösterir ve bu, piyanoya eşsiz tınısını veren bir özelliktir. O dönemde bilinen sampler aygıtları ilgili sesi son dalga boyunda loop/döngü içine alarak buna bir “decay envelope” uygulamaktaydı. Bu durumdaysa piyano sesleri, daha çok kilise orgunu andırıyordu; çünkü üretilen sesler, temel frekansın çarpanlarından oluşuyor ve piyano ya da başka enstrümanların doğal yapısından kaynaklanan ince ton farklarını yansıtamıyordu.

 

Son yıllarda, synthesizer, sampler, mixer ve audio processor gibi aletlerin yazılım temelli üretildiğini görmekteyiz. DSP (Digital Signal Processing) temelli donanımların hala bazı avantajları bulunsa da, Reason gibi sanal enstrüman yazılımları şimdiden film müziği veya benzeri profesyonel işleri yapabilecek yeterliktedir.

 

Yeni nesil enstrümanlar tasarlanırken fiziki modelleme esas alınarak, ses frekansı ile tel, ağaç gövde gibi enstrümanın fiziki bileşenleri arasındaki interaksiyon simüle edilmektedir. Bu fikirden yola çıkarak, fiziken var olması mümkün olmayan enstrümanlar tasarlanabilir. Fiziki modelleme yöntemi neredeyse on yılı aşkın zamandır bilinmekle birlikte, bu yolla sanal bir enstrüman inşa etmek için  gerekli yapıtaşları henüz yetersizdir.[16]

 

Gelecekte fiziki modelleme sayesinde her türlü karmaşık malzeme ve kompleks formda obje, usta elinden çıkmış bir kemanda kullanılan reçineye varıncaya kadar, simüle edilebilecektir. Sanatsal ifadenin  fiziki modelleme yoluyla ortaya konulması yüksek teknoloji  DSP çipleri gerektirse de, yazılım tabanlı fiziki modelleme önümüzdeki beş yıl içinde yaygın hale gelecektir. PC’lerde ise özellikle görüntü ve ses fonksiyonlarından kaynaklanan nedenlerle daha fazla DSP teknolojisi kullanılmaktadır. Intel Şirketi, Pentium MMX işlemcinin özel bir versiyonunda konuya ilişkin deneysel çalışmalar yapmış olup, önümüzdeki dönemde bunlara daha fazla ağırlık verecektir. Synthesizer ve tüketiciye yönelik aygıtlarda kullanılan mikro işlemciler artan şekilde DSP fonksiyonu içermektedir.  

 

Gelecek dönemde, zeki veya bilinçli olarak adlandırabileceğimiz, müzikal eşlik yeteneği bulunan bilgisayarlara tanık olacağız. Amatör kullanım için tasarlanmış keyboard vb. aygıtlar uzun zamandır yeni başlayanlara yardımcı olması için “autoplay” özelliğine sahipler. Ancak bu fonksiyon, otomasyonun yine bir insan tarafından kontrol edilmesine ihtiyaç duyduğundan, fazla tatmin edici olamıyor. Zeki olarak tanımlayabileceğimiz bilgisayarlar söz konusu olduğundaysa, müzisyen bilgisayara değil; bilgisayar, müzisyene eşlik edecektir. Bu yönde gelişen teknoloji sayesinde, müzisyenin canlı olarak çaldığı bir melodi üzerine bas, ritm ve bilumum armonik seslerin bilgisayar yardmıyla üretilerek eklenmesi mümkün olacaktır.

 

Tod Machover, kendisince hiper-enstrüman adı verilen interaktif aygıtlar üretmekte olup bunlar, ciddi müzisyenlere bilinçli şekilde eşlik edebilecek yeterliktedir. Böylelikle müzik insanın kontrolünde kalmakla birlikte, tek bir müzisyen, ancak bir orkestranın yaratabileceği zenginlik ve giriftliği sergileyebilecektir.

 

Müzik, bestecilerin ve icracıların duygu ve düşüncelerini dinleyiciye aktarma biçimidir. Bir dil; veya hüzünden mizaha, duyguların ifade edilebildiği bir dil topluluğu olarak tanımlanabilir.  Bilgisayarlar, daha zengin bir ses haznesinin yanı sıra bize bu sesleri kontol ve değiştirme imkanları sunarak müzikal ifade yeteneğimizi güçlendirmektedirler.

 

Bilgisayarlar belirli bir alan içinde insan aklıyla uyumlu çalışabilecek bir  yapay zeka sergileyebilirler. Bu uyum, insanla bilgisayar arasında artan etkileşime paralel olarak zaman içinde gelişecek ve yoğunlaşacaktır.

 

 

 



* Bu makale ilk kez KurzweilAI.net internet sitesinde 13 Ekim 2003 tarihinde “The Future of Music in the Age of Spiritual Machines” adıyla yayımlanmıştır. Dipnotlar çeviren tarafından eklenmiştir. Orjinal metin için http://www.kurzweilai.net/meme/frame.html?main=/articles/art0597.html 

* Ray Kurzweil, çağımızın en önemli mucit, futurist ve yapay zeka uzmanlarından birisidir. ABD ulusal teknoloji ödülü saihibi Kruzweil’in buluşları arasında, omni-font optical character recognition, print-to-speech reading machine,  CCD flat-bed scanner, text-to-speech synthesizer gibi araçlar sayılabilir.  Bu makalenin yayımlanmasına izin verdiği için kendisine sonsuz teşekkür ederiz. Daha fazla bilgi için bak. http://www.kurzweiltech.com/aboutray.html

* Çeviren: Emre Bayamlıoğlu, İBU Bilişim Hukuku Merkezi

[1] Reverse engineering: Bir ürün, yazılım veya sürece ilişkin metodların ve oluşturulduğu algoritmanın incelenerek çözümlenmesi.

[2] Reason, Propellerhead Software adlı İsveçli Şirket tarafından geliştirilen ve müzik üretmek için gerekli drum machine, synthisiser vb. stüdyo araçlarının biligsayar ekranında simüle edildiği sanal stüdyo yazılımıdır.  Mouse yardımıyla bu modüllerin düğmelerini ve diğer potanslarını kontrol edebilirsiniz. Bir başka deyişle Reason, klasik bir stüdyoda yer alan aletlerin bilgisayar ekranına yerleştirildiği bir yazlımdır. Daha fazla bilgi için bak. http://www.propellerheads.se/

[3] Yazarın “full- immersion visual-auditory virtual reality environments” diye adlandırdığı kavram Matrix filmindekine benzer şekilde bireylerin, beyin dalgaları düzeyinde, bütünsel olarak sanal gerçeklik ortamına bağlanmaları anlamına gelir. Monitör ve benzeri donanımlar olmaksızın beyne gönderilen dalgalar sayesinde, adeta trans benzeri bir yolla ses, görüntü hatta dokunma hissi gibi tüm duyulara yönelik bir sanal gerçeklik deneyimini ifade eder. Bunun gerçekleştirilmesi, büyük ölçüde algıların beyinde yarattığı elektriksel değişimin matematiksel modellemesiyle mümkün olacaktır. Böylelikle beyinde yaratılmak istenilen algıya ilişkin elektriksel mesaj, dijital olarak beyin nöronlarına iletilecektir. Yazar bunun 2010 yılı itibariyle kullanılan bir teknoloji olacağını iddia ediyor.

[4] Yazar burada,  Reason gibi programların kullanılabilmesi için hala gerekli olan MIDI klavye veya benzeri donanımların (controller)  gelecekte tamamen sanal hale geleceğini, yani software formatına dönüşeceğini ifade etmektedir. Gelecekte  bilgisayara komut göndermeye yarayan klavye, mouse vb. araçlar da simülasyon haline gelecektir. Yazara göre bir süre sonra, fiziken mevcut bir MIDI klavyeye değil, gözümüzün önünde halogram veya benzeri şekilde beliren sanal bir klavyenin tuşlarına basacağız.

[5] Nano-teknoloji herhangi bir nesnenin, atomik veya moleküler düzeyde inşa edilmesini ifade eder. İnsanlığın tarihi içinde üretim materyallerin, önce mekanik ve daha sonra fiziksel/kimyasal dönüşümüyle gerçekleştrilmiştir. Nano, metrenin milyarda birini ifade eder ve bu da, 5 karbon atomunun büyüklüğüne eşittir. Bugün henüz teorik düzeyde olduğu söylenebilecek nano-teknoloji, maddenin atomlarının tek tek bir araya getirilerek oluşturulması fikrine dayanır. Daha fazla bilgi için http://www.kurzweilai.net/brain/frame.html?startThought=Nanotechnology

[6] Yukarıda dipnot 5’te açıklanan nano-teknolojinin evlerimize girdiğini varsayalım. Farzedelim ki, fırın büyüklüğünde bir cihazımız var; -veya isterseniz sihirli kutu diyelim- ve siz onunla içine sığacak her türlü nesneyi üretebiliyorsunuz. Böyle bir aygıtı tasavvur edebilenler, üretilecek her nesne için karmaşık bir yazılım gerektiğini de duyumsayabilirler. Bir fincana ihtiyacımız olduğunda gidip çarşıdan fincan almayacak; fakat elinizdeki aygıta fincan üretmesi için gerekli yazılımı satın alacağız. Ekonomi, fiziken var olan ürünleri değil onları üretecek makinaların ihtiyaç duyduğu  yazılımı sağlayacak. Bu açıdan bakıldığında müzik ve film daha şimdiden, CD-kaset gibi fiziki varlığından kurtularak,  saf bilgi şeklinde değiş tokuş edilir hale gelmiştir.

[7]“ABD’nin ikinci büyük telefon şirketi SBC Communications ve yazılım devi Microsoft, IP tabanlı televizyon yayınları için 400 miyon dolarlık anlaşma imzaladı. Microsoft, İnternet üzerinden televizyon yayını yapacak IPTV Edition yazılımını, SBC ise fiber kabloları sağlayacak. SBC, Microsoft IPTV Edition platformu ile işleyen IP tabanlı televizyon servisi denemelerini bir süredir yürütüyordu. Ortaklar gelecek yılın sonuna doğru IP tabanlı televizyonların deneme yayınlarına başlayacaklarını duyurdu.” http://www.ntvmsnbc.com/news/296505.asp  

[8] Hukuki sürece bakıldığında, gerek Avrupa Birliği’nde gerekse ABD’de internet veya diğer bilişim teknolojileri yoluyla ortaya çıkabilecek ihlalleri konu alan düzenlemeler görülmektedir. Özellikle ABD’de 1998 yılında yürürlüğe giren Digital Millenium Copyright Act (DMCA) daha şimdiden yetersiz hale gelmiş ve Induce Act adı altında yeni bir yasa tasarısı müzik ve film endüstrisi lobisince ortaya atılmıştır. Bunun karşısında halihazırda mevcut yasaları ifade özgürlüğü açısından sakıncalı bulan sivil toplum hareketleri eleştirinin dozunu artırmaktadırlar. Yeni yasa, ifade özgürlüğü, özel hayatın gizliliği gibi pek çok hukuki sorun doğurduğu gerekçesiyle tepki toplamaktadır. http://www.eff.org/

[9] Yazar burada, Anglo-Sakson fikri hukuk öğretisindeki fair use kurumuna gönderme yapıyor.

[10] Telif hakkı kavramı Türk Hukuk terminolojisi bakımından eser sahibinin mali haklarını ifade eder ve bu yönüyle tam olarak “copyright” karşılığı değildir. Doğru kavram “eser sahibinin hakları” olmalıydı. Burada, hukukçu olmayan okuyuculara kolaylık sağlamak için böyle bir tercih yapılmıştır.

[11] Gelecekte yazılımlar kişisel bilgisayarlara yüklenmeyecek bunun yerine, kullanıcılar yüksek hızda bağlantı sayesinde uzaktaki bilgisayarda kurulu yazılımı çalıştıracak ve internet üzerinden yazılımı kullanacaklardır.

[12] Geleceğin ekonomisinde eser sahipleri, ürünlerinin karşılığını alabilmek için kuvvetli dağıtım ağlarına sahip olmak zorundadırlar ve bu noktada gelişen internet altyapısı her kullanıcıya web üzerinden yayın yapma, bir başka deyişle eserlerini web üzerinde çoğaltma, yayma yani pazarlama imkanını doğurmaktdır. Geleceğin eğlence endüstrisinde kesinlikle daha fazla küçük aktör yer alacaktır. Bilginin, anında ve yığınsal şekilde çoğaltılabilmesi ister istemez birim başına değerini düşürmektedir. Gelecek için asıl hedef, fikri ürün karşılığında bir bedel elde etmek değil fakat fikri ürün yoluyla tüketiciyle kurulan ilişkidir.

[13] ABD müzik endüstrisi tarafından açılmış davalar için  http://www.eff.org/IP/P2P/riaa-v-thepeople.php

[14] Yazının yayımlandığı 2003 sonbaharından sonra Apple, PC müzik pazarına yönelmiş; hatta bu amaçla HP şirketiyle PC pazarına yönelik bir ortaklık oluşturmuştur. 

[15] Ray Kurzweil, aynı zamanda Kurzweil Music Systems adlı şirketin kurucusu olup 1984 yılında akustik enstrüman seslerini simüle eden Kurzweil 250 model synthesizer tasarlamıştır. http://www.kurzweiltech.com/kms.html 

[16] Fiziki modelleme ile anlatılmak istenen  bir enstrümana ses özelliğini veren bütün parametlerin (malzeme, hacim, cila, tel vb) matematiksel olarak formüle edilmesi ve bu matematiksel modele göre üretilen yazılımla aynı sesin bilgisayarda elde edilmesidir. Buna göre piyano ile keman sesi arasındaki farkı matematiksel olarak formüle edebilirsek, bilgisayarın bu sesleri birbirine dönüştürmesi sağlanabilir.  

Hiç yorum yok: